10 Ekim 2009 Cumartesi

aylarca mektup beklerdik, gerçi ben hâlâ bekliyorum...

google, wave'in developer preview'ini duyuralı çok oldu lakin ben yeni tanıştım. bir buçuk saatlik sunumlarının ilk 40 dksını izlemek bile bana yetti. henüz görmediyseniz izlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum."future will wave" izlemeden ne olduğunu pek anlamamış olmakla birlikte izledikten sonra çantama girip çıkacak kadar küçülmüş bilgisayarıma baktım ve düşündüm, kablolardan akan elektrik, anlamadığım birşeyler yapıyor ve mucizeler yaratıyor, nasıl oldu da tüm bu sıfırlar ve birlerle bugüne geldik, yani bu kadar basit iki elementi yapı taşı olarak kullanıp nasıl wave'li günlere geldik...

ilk okulda mektup arkadaşı bulmak için küçük kağıt formlardaki kutucuklara adımızı taşırmadan büyük harflerle doldurmaya çalışır, her arkadaş için 1 dolar koyar verirdik o formları öğretmenimize, o bizim yerimize postalardı. o zaman hayal edebiliyor muyduk, gün gelecek sadece süpermario ya da pacman oynadığımız comodorlar defter boyutuna inecek de biz o mektupları oradan atacağız, cevabın gelmesini beklerken bırak ayları dakika bile geçmeyecek ?

nobel peace prize


obama'nın ödül için, "I will accept this award as a call to action" demesi, aslında ne kadar çok şey anlatıyor düşününce.

9 Ekim 2009 Cuma

perfectionism kills me!

teknolojinin geldiği noktayı görmek harika. jargonlar, özellikle de ingilizceyse en büyük sorundu benim için, ders çalışırken, gazete okurken, rapor incelerken vs.
şimdi finans haberleri sorun olmaktan çıktı.

bkz : newyork times- dealbook

anlamadığınız kelimeyi highlight edin ve gerisini siz görün.

copy-paste-google era is over!

5 Ekim 2009 Pazartesi

en sevdiğim iletişim biçimi

22 Eylül 2009 Salı

haydi gençler sandık başına

efenim bugüne kadar hep ben söyledim, yapıp edip düşünüp haber ettim, şimdi sıra siz sevgili gençlerde. blogumu ziyaret ediniz ve "what's next" için sesinizi belli ediniz.

işin özü şu ki, bu yaşıma geldim hâlâ biri kalkıp da "5 yıllık kalkınma planın ne yavrum", "kendini bunan vıdı vıdı yıl sonra nerede görüyorsun" dese verecek kesin bir cevabım yok !

gelin geleceği birlikte şekillendirelim! yarınlar sizin elinizde.

yok yok abartmadım, tamam dünyayı değil, alice'i kurtarıyoruz ama ne demişler, bir genç değişir, dünya değişir :))

17 Eylül 2009 Perşembe

gs-eowyn

kaç gündür elim gidip geliyor, aklıma geldikçe, kısacası başımın üstündeki hayali cırcır böceklerim kuyruklarının sallayıp "eureka!" modunda ampül gibi yandıkça, dur, daha iyi birşeyler yazarsın diyorum.
sonra anladım ki bazen alice hanım(1) yazması iyidir reader'da.
Alice says:
ya 99 tane y
azı oldu
bissürü şey yazasım geldi kaç gündür yazmadım
100. yazı olacak ya o bakımdan
sine says:

zel bişe üzerine konuşabilirsin mesela
hayatını etkileyen bişe üzerine
100 olduğuna değecek bi yazı olmasını istiyosan
Alice says:
hmm evet
sin
e says:
mesela bi kitap bi film bi insan bi karar bi ortam
illa ki 100 olması üzerine olmasın, o en sona "p.s." yapacağın bi detay olsun


herşey için teşekkürler küçük prens+es,

p.s. geowyns

12 Eylül 2009 Cumartesi

yağdır mevlam

işallah biran önce istanbulda yağması gereken sağnaklar yağar da muhtelif yerleri sel götürmeye başlar. diğer türlü hırsımdan patlarım çünkü; yani şu an hava gaaayet açık, 23 derece böyle bahar tadında azıcık bulutlu.. hani bir damla düştüğü de yok, ayrıca 2 haftalık maraton bitip finalleri de dün vermişken ve de temiz çamaşırlarımı tekrar yıkamaktan başka yapacak hiç-bir-şey yokken sinirden patlayabilirm o derece.
evet sayın sel seni bekliyorum... geldin geldin, gelmedin o uyarı yapan yetkililerin 7^10 sülalesi.... anladın sen onu.
saygılar.

11 Eylül 2009 Cuma

HIV pozitif

"sözde" aidsle mücadele örgütü tarafından hazırlanmış kampanyaya pes diyorum.
üniversitede bölüm arkadaşlarımla dünya bankası'na proje yarışmasında sunmak için "creating aids awereness" konusunu seçmiştik. fikir basit korunalım, hayat kurtaralım, bilmeyenlere anlatalım'dı. ama bu afişin bana anlattığı tek şey iticiliktir, aşağılamadır.

bugün nasıl ki sele kapılmış, depremde göçük altından çıkarılmış insanları rencide etmiyor, aksine onlara saygı ve şefkat duyuyorsak, aidsli insanlara da öyle yaklaşmalıyız. sonuçta kimse HIV virüsünün üstüne atlayıp, "gel gir kanıma da yavaş yavaş öldür beni" demedi.

buna çok sinirleniyorum çünkü annemin ayağındaki kırık için acilde alçı beklerken 70lerinde bir amca da sedyede bekletiliyordu ve koluna kalın kırmızı bir bant yapıştırılmıştı: "HIV pozitif"
ve o amca kalçası kırık olarak orada bekletiliyordu çünkü köydeki evinde düşmüş, ilçe hastanesine götürülmüş ama acilden geri çevirilmişti. "HIV pozitif" olduğu için.

dur dememiz gereken aids felaketine kapılmış gün be gün tükenen insanlar değil, bu virüsün yayılmasına sebep olan cehalettir. ve ne yazık ki cehalet her zaman mutluluk değil bazen de ölüm getirir.

10 Eylül 2009 Perşembe

çekilen çile kutsaldır...


hem kutu kutu cadburry'ler, kavanoz kavanoz nutella'lar yenilecek, hem de mini miniler giyilip özgürce gezilecekse... şu an hiçbir eklemimin tutmuyor olmasına bile değer :]

9 Eylül 2009 Çarşamba

i am the princess of this kingdom

ve tuvaletlerin müzikli olmasını istiyorum...
olamaz mı? olabilir :)

2 Eylül 2009 Çarşamba

past sense

30 Ağustos 2009 Pazar

hoşgeldiniz yeni dünyama! *


alice hanım, yepyeni bir şehirden, farklı renkler, renkli hislerle sesleniyor artık!
*to do list expired

29 Ağustos 2009 Cumartesi

tatil


iki gün aylaklık edip, etrafı dolaşıp, penceremden boğaz + göl manzaramı izleyip, kitap okuduktan sonra güldür güldür geliyorum, tabi bi de internet güneş enrjisiniden şebeke elektriğine geçer de akşamları wireless için kafeye taşınmak zorunda kalmazsam :)

25 Ağustos 2009 Salı

neu babe

bitanecik annemin doğum günü münasebetiyle bütün gün o teknosa benim bu elektroworld senin kardeşcimle döndük dolaştık... sonunda bu süper bebeği almaya karar verdik!

temizlik yapmak bu kadar mı güzel olur maaaşallah! :]

16 Ağustos 2009 Pazar

sleep-less

çünkü
deryik
çok
güzel
özetlemiş
kirli gerçeği.

14 Ağustos 2009 Cuma

boyun posun belli, enin ne güzelim!

*ayci* hanımcığımız mimlemiş, çok da uzun sürdü cevaplamak ama ödeşeceiiiz! :)

1-En sevdiğin fil'm
şimdi senin fil'in olmayabilir ama benim en sevdiğim fil, ankara hayvanat bahçesindeki fil'dir nitekim ilk gördüğümdür ve beraber fotoğrafım olan yüce yaratıktır, yaş itibariyle -7 olur- boyumun henüz fil kadar olmadığı zamanlardır.

galaksideki iletişime geçilebilir zeki topluluk sayısı
N = R* x fs x fp x ne x fl x fi x fc x L
ise en sevdiğim film de Contact'dır.
2-En sevdiğin yönetmen
çirkindir mirkindir ama Spielberg'dir. bi de burdan Hans'a selam yollamak istiyorum çok güzel film müzikleri yapar kendisi, alnından öpüyorum yavrucuğu.

3-En sevdiğin kitap
disney'in çocuk kitapları vardı, kızgın boğa en sevdiğim kitaptır. hatta şuan aklıma geldi gittim baktım çekmeceye ama bulamadım, annem verdi heralde birine, ya da daha fecisi geri dönüşüme bile yollamış olabilir, ağlamak istiyorum agh!

4-En sevdiğin yazar
yazdığı her şeyi okurum dediğim kimse olmadığı için bu kategoriyi es geçiyorum. hayatımızda hergün yanıbaşımızda olup biteni iki kelimenin yerini değiştirip anlaşılır kılan her yazarı severim. nitekim insan sevgisi çok ben de, seni de severim sevgili blog yazarı :]

5-En sevdiğin ressam
desem ki ismini bilmiyorum :) ama tarzına hayranım, hatta bilen varsa acilen haber verse...

6-En sevdiğin resim

ask me no more'dur. nitekim 2000 parçalık bir puzzle halinde duvarımı da süsler kendisi. yansıttığı çağda yaşadığıma inanırdım küçükken ondan olsa gerek.
7-8-En sevdiğin fotoğraf & sanatçısı
tel-aviv'i görmek istememin yegane nedenidir gilad. sevelim sevdirelim.
gilad - walking on clouds

9-bu da en fotoğraflı, en uzun süren postumdur, hemen gidip ütüleri de en hızlı biçim de bitirmezsem annem beni blog yapabilir! DoGaN'ı mimlerim ben de, bi bilog açıla hemen cevap yazıla! sefkiler::]

12 Ağustos 2009 Çarşamba

çok oluyoruz!

klik klik klik !

10 Ağustos 2009 Pazartesi

gün be gün

bir elinde yarın diğerinde dün
erken ihtiyarlamaktan sanki biraz üzgün
bir çocuk büyümekte günbegün
gizli bir ümide sarılarak biraz küskün

6 Ağustos 2009 Perşembe

LaLa land

aya bir meteor çarpmış,
o meteor çarpıp kaçmak yerine ayın içine kaçmış,
bu da ay dedeyi yörüngeden saptırıp dünyacık'a git gide yaklaştırmış,
bu yakınlaşma sonucu sadece denizler değil benim egom da bi hayli kabarmış olabilir,
o derece :)

5 Ağustos 2009 Çarşamba

kaybettim seni, hükümsüzsün!

aslında bu cümleyi hayatımdan çıkıp gitmiş, "o beni kaybetti" diye düşünen 3. tekil şahıslara atfetmek istiyorum. ben sizi kaybettiysem artık hükümsüzsünüz demek istiyorum ama şu an çok daha mühim bir konu var.
konu şu: biri benim muzumu çaldı! evet çaldı!

takribi 30 cm boyunda, sol sırt tarafında hafif bir yeşilliği bulunan, parlak sarı, beresiz, sapı muntazam koparılmış bir adet çikita muzum, dün istanbul otobüsünde molada çalındı! üstüne üstlük yanında bir paket sütlü un kurabiyem ile birlikte!

sevgili hırsız şimdi sana bir kaç lafım olacak: öncelikle bayağısın, ucuzsun: güzelim çaklıt kuuki'ler dururken gitmiş un kurabiyesi çalmışsın. üstelik aynı çantada beyaz nektarinler de vardı ki kilo fiyatı çikita muzun iki katı! naaabeer ;)

ayrıca ben muzu tek yemem, onun yanına danone süt de almıştım, onu unutmuşsun: safsın, dangalaksın!

1 Ağustos 2009 Cumartesi

life according to: Ortaçgil

Male or female: Kızıma Mektup

Describe yourself: Beni Kategorize Etme

How do you feel: Olmalı mı Olmamalı mı

Describe where you currently live: Nereye Sokağı

If you could go anywhere, where would you go: Deniz Kokusu

Your favorite form of transportation: Ak Kuşlar Kara Kuşlar

Your best friend is: Benimle Oynar mısın

What's the weather like: Sıcak

Favorite time of day: Eylül Akşamı

If your life was a TV show, what would it be called: Bu İş Zor Be Yonca

What is life to you: Küçük Şeyler

Your fear: Kimseye Anlatmadım

What is the best advice you have to give: Yüzünü Dökme Küçük Kız

Thought for the Day: Aşk Nereye Kadar

How I would like to die: Sensiz Olmaz

My soul's present condition: Çoktular Ama Hiç Yoktular

My motto: Bu Su Hiç Durmaz