18 Aralık 2009 Cuma

city's

geowyns hanımcım mimlemiş, bize de (bana ve bana) yazmak için vesile oldu. top 5 şehir listesi ister kendi benden.

Wien
hâlâ google'da adresim linzerstrasse-hütteldorf kayıtlıdır, ne zaman maps'i açsam europahaus çıkar karşıma ilk. binaları, bahçeleri, pazarları, maria hilferi, yüksek tavanları, eski ahşap zeminli tango salonları, partileri, Ubahnları, prater'i, nashmarkt'i, çiçekleri, spar ve hofer'ları, coffee hausları ve daha birçoğuyla sevgili şehrimdir viyana, alice hanımın doğduğu yerdir nitekim. sevelim sevdirelim :)


Smyrna
nam-ı diğer izmir.
13 haziran'da neşeküpünde kendisine yazdığım veda kısmını aynen aktarıyorum.
"deniz kokan yârimdin, güneşi kocaman turuncu doğan... baharlarda hep mahvettin beni, ilk baharda alerjilerimi azdırdın, beni ilaçlara muhtaç bıraktın yaşamak için. son baharlarda iliklerime kadar ıslattın, ama seni izmir yapan da buydu ya hem güzel hem hırçın'dın. trafiğinle çok yordun beni ve o gelmeyen eski dökük 169larınla, bozuk kaldırımlarınla ve bir zamanlar körfez kokularınla... ama martıların vardı senin, sabah 7.20 vapurların, kendimi başka başka diyarlarda hissettiren yalnız yürüdüğüm sahillerin... gevrek dediğin simitlerin, kaynana sopası dediğin gevreklerin vardı, bir de atıp duran asfalyaların... ama hep yeşildin, hep iyot koktun, viyanada bile burnumda tüttü o kokun, gülen sıcak yüzün."

Istanbul
şimdi artık istanbul var hayatımda, hep büyük, zor ve korktuğum şehir olmuştu, ama gel gör ki şimdi her hafta işler bitse de bi görsem istanbulu diye can atıyorum.gündüz kendisiyle henüz pek haşır neşir olamamış olmakla birlikte o hiç uyumayan sokaklarına hastayım istanbulun, sabah saat 5de ağzına kadar dolu olan bambi'sine, amerikan filmlerinden fırlamış corporate 4.levent'ine, aralara serpiştirilmiş irili ufaklı eski binasına, yalılarına, en çok da dolmabahçe sarayının kapılarına... özlediğim o "kar"lı günleri görmeyi bekliyorum.

NewYork
şimdi amerikadan LA değil de NY yazmış olmam bilenleri şaşırtacak ama mesele basit: "bir kaşık suda değil, okyanusta..."

5ler
budapeşte, venedik, barcelona, tel aviv, florida

ben dee anonim olarak beni okuyan suugle'cıları mimliyorum ve yorum kısmına linklerini bekliyorum :]

12 Aralık 2009 Cumartesi

gökkuşağına uyanmak

insan her zaman yatmadan önce 4 farklı zamana kurduğu çalar saatine, içtiği bardak bardak sulardan sıkıştığı için tuvalete ya da gördüğü rüyadan nefes nefese uyanmayabilir.

mesela kalkar kendiliğinde, gider pencerenin kenarına açar perdeyi ve bakakalır...yerler ıslak, hava bulutlu ama güneş inadına bi yolunu bulmuş oradadır.

işte insan bazen de gökkuşağına uyanır...

7 Aralık 2009 Pazartesi

aşka gelmek

kış günü bahar çiçekleri açtım desem? :)

19 Kasım 2009 Perşembe

bir şarkımızı müslüm baba söylese

erkan oğur çalarken last.fm'den biosunu görünce bi an durdum, dedim bu saçlar boşuna mı beyazladı sanırsın ey öğrenci, fizik okudu, kimya okudu bu gözler... ama döndü geldi fizik nobeli alarak değil gönül tellerimize dokunarak, perdesiz gitarıyla efsane oldu bu insan. dünya onunla daha anlamlı, o müziğiyle daha bütün oldu belki de.

benim o günüm ne zaman gelir ki? yazılım, finans, fen, matematik boş diyip parmaklarımı klavyeden azat etmem? acaba ne olmak için doğdum ben? nasıl daha anlamlı bir bütün olacak dünya...

edit: 2.3.10

4 Kasım 2009 Çarşamba

madonna olacakmış!


kilo al da gel bebeem,
rüzgar çıksa kırılacaksın
...









*this post is a response to bad news by geowyns

28 Ekim 2009 Çarşamba

cheating!

volvo c30 gözde bebeğim olmakla birlikte internette rastladığım renault megane reklamı birşeyi farkettirdi. artık yeni otomobiller, daha küçük ya da daha geniş farketmez, hepsi 3 kapılı... mercedesin lansmanını ekşide reklam vererek de yaptığı e class coupe'da bu gruba dahil... giderek ailesizleşen toplumun bir yansıması olabilir mi bütün bunlar acaba?

26 Ekim 2009 Pazartesi

sağlam temeller üzerinde yükselir gökdelenler

...ve ilişkiler: çıkarlar arttıkça temelleri güçlenir, boyları yükselir...

13 Ekim 2009 Salı

Mis en bouteille...

işte bunu seviyorum!

10 Ekim 2009 Cumartesi

aylarca mektup beklerdik, gerçi ben hâlâ bekliyorum...

google, wave'in developer preview'ini duyuralı çok oldu lakin ben yeni tanıştım. bir buçuk saatlik sunumlarının ilk 40 dksını izlemek bile bana yetti. henüz görmediyseniz izlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum."future will wave" izlemeden ne olduğunu pek anlamamış olmakla birlikte izledikten sonra çantama girip çıkacak kadar küçülmüş bilgisayarıma baktım ve düşündüm, kablolardan akan elektrik, anlamadığım birşeyler yapıyor ve mucizeler yaratıyor, nasıl oldu da tüm bu sıfırlar ve birlerle bugüne geldik, yani bu kadar basit iki elementi yapı taşı olarak kullanıp nasıl wave'li günlere geldik...

ilk okulda mektup arkadaşı bulmak için küçük kağıt formlardaki kutucuklara adımızı taşırmadan büyük harflerle doldurmaya çalışır, her arkadaş için 1 dolar koyar verirdik o formları öğretmenimize, o bizim yerimize postalardı. o zaman hayal edebiliyor muyduk, gün gelecek sadece süpermario ya da pacman oynadığımız comodorlar defter boyutuna inecek de biz o mektupları oradan atacağız, cevabın gelmesini beklerken bırak ayları dakika bile geçmeyecek ?

nobel peace prize


obama'nın ödül için, "I will accept this award as a call to action" demesi, aslında ne kadar çok şey anlatıyor düşününce.

9 Ekim 2009 Cuma

perfectionism kills me!

teknolojinin geldiği noktayı görmek harika. jargonlar, özellikle de ingilizceyse en büyük sorundu benim için, ders çalışırken, gazete okurken, rapor incelerken vs.
şimdi finans haberleri sorun olmaktan çıktı.

bkz : newyork times- dealbook

anlamadığınız kelimeyi highlight edin ve gerisini siz görün.

copy-paste-google era is over!

5 Ekim 2009 Pazartesi

en sevdiğim iletişim biçimi

22 Eylül 2009 Salı

haydi gençler sandık başına

efenim bugüne kadar hep ben söyledim, yapıp edip düşünüp haber ettim, şimdi sıra siz sevgili gençlerde. blogumu ziyaret ediniz ve "what's next" için sesinizi belli ediniz.

işin özü şu ki, bu yaşıma geldim hâlâ biri kalkıp da "5 yıllık kalkınma planın ne yavrum", "kendini bunan vıdı vıdı yıl sonra nerede görüyorsun" dese verecek kesin bir cevabım yok !

gelin geleceği birlikte şekillendirelim! yarınlar sizin elinizde.

yok yok abartmadım, tamam dünyayı değil, alice'i kurtarıyoruz ama ne demişler, bir genç değişir, dünya değişir :))

17 Eylül 2009 Perşembe

gs-eowyn

kaç gündür elim gidip geliyor, aklıma geldikçe, kısacası başımın üstündeki hayali cırcır böceklerim kuyruklarının sallayıp "eureka!" modunda ampül gibi yandıkça, dur, daha iyi birşeyler yazarsın diyorum.
sonra anladım ki bazen alice hanım(1) yazması iyidir reader'da.
Alice says:
ya 99 tane y
azı oldu
bissürü şey yazasım geldi kaç gündür yazmadım
100. yazı olacak ya o bakımdan
sine says:

zel bişe üzerine konuşabilirsin mesela
hayatını etkileyen bişe üzerine
100 olduğuna değecek bi yazı olmasını istiyosan
Alice says:
hmm evet
sin
e says:
mesela bi kitap bi film bi insan bi karar bi ortam
illa ki 100 olması üzerine olmasın, o en sona "p.s." yapacağın bi detay olsun


herşey için teşekkürler küçük prens+es,

p.s. geowyns

12 Eylül 2009 Cumartesi

yağdır mevlam

işallah biran önce istanbulda yağması gereken sağnaklar yağar da muhtelif yerleri sel götürmeye başlar. diğer türlü hırsımdan patlarım çünkü; yani şu an hava gaaayet açık, 23 derece böyle bahar tadında azıcık bulutlu.. hani bir damla düştüğü de yok, ayrıca 2 haftalık maraton bitip finalleri de dün vermişken ve de temiz çamaşırlarımı tekrar yıkamaktan başka yapacak hiç-bir-şey yokken sinirden patlayabilirm o derece.
evet sayın sel seni bekliyorum... geldin geldin, gelmedin o uyarı yapan yetkililerin 7^10 sülalesi.... anladın sen onu.
saygılar.

11 Eylül 2009 Cuma

HIV pozitif

"sözde" aidsle mücadele örgütü tarafından hazırlanmış kampanyaya pes diyorum.
üniversitede bölüm arkadaşlarımla dünya bankası'na proje yarışmasında sunmak için "creating aids awereness" konusunu seçmiştik. fikir basit korunalım, hayat kurtaralım, bilmeyenlere anlatalım'dı. ama bu afişin bana anlattığı tek şey iticiliktir, aşağılamadır.

bugün nasıl ki sele kapılmış, depremde göçük altından çıkarılmış insanları rencide etmiyor, aksine onlara saygı ve şefkat duyuyorsak, aidsli insanlara da öyle yaklaşmalıyız. sonuçta kimse HIV virüsünün üstüne atlayıp, "gel gir kanıma da yavaş yavaş öldür beni" demedi.

buna çok sinirleniyorum çünkü annemin ayağındaki kırık için acilde alçı beklerken 70lerinde bir amca da sedyede bekletiliyordu ve koluna kalın kırmızı bir bant yapıştırılmıştı: "HIV pozitif"
ve o amca kalçası kırık olarak orada bekletiliyordu çünkü köydeki evinde düşmüş, ilçe hastanesine götürülmüş ama acilden geri çevirilmişti. "HIV pozitif" olduğu için.

dur dememiz gereken aids felaketine kapılmış gün be gün tükenen insanlar değil, bu virüsün yayılmasına sebep olan cehalettir. ve ne yazık ki cehalet her zaman mutluluk değil bazen de ölüm getirir.

10 Eylül 2009 Perşembe

çekilen çile kutsaldır...


hem kutu kutu cadburry'ler, kavanoz kavanoz nutella'lar yenilecek, hem de mini miniler giyilip özgürce gezilecekse... şu an hiçbir eklemimin tutmuyor olmasına bile değer :]

9 Eylül 2009 Çarşamba

i am the princess of this kingdom

ve tuvaletlerin müzikli olmasını istiyorum...
olamaz mı? olabilir :)

2 Eylül 2009 Çarşamba

past sense

30 Ağustos 2009 Pazar

hoşgeldiniz yeni dünyama! *


alice hanım, yepyeni bir şehirden, farklı renkler, renkli hislerle sesleniyor artık!
*to do list expired

29 Ağustos 2009 Cumartesi

tatil


iki gün aylaklık edip, etrafı dolaşıp, penceremden boğaz + göl manzaramı izleyip, kitap okuduktan sonra güldür güldür geliyorum, tabi bi de internet güneş enrjisiniden şebeke elektriğine geçer de akşamları wireless için kafeye taşınmak zorunda kalmazsam :)

25 Ağustos 2009 Salı

neu babe

bitanecik annemin doğum günü münasebetiyle bütün gün o teknosa benim bu elektroworld senin kardeşcimle döndük dolaştık... sonunda bu süper bebeği almaya karar verdik!

temizlik yapmak bu kadar mı güzel olur maaaşallah! :]

16 Ağustos 2009 Pazar

sleep-less

çünkü
deryik
çok
güzel
özetlemiş
kirli gerçeği.

14 Ağustos 2009 Cuma

boyun posun belli, enin ne güzelim!

*ayci* hanımcığımız mimlemiş, çok da uzun sürdü cevaplamak ama ödeşeceiiiz! :)

1-En sevdiğin fil'm
şimdi senin fil'in olmayabilir ama benim en sevdiğim fil, ankara hayvanat bahçesindeki fil'dir nitekim ilk gördüğümdür ve beraber fotoğrafım olan yüce yaratıktır, yaş itibariyle -7 olur- boyumun henüz fil kadar olmadığı zamanlardır.

galaksideki iletişime geçilebilir zeki topluluk sayısı
N = R* x fs x fp x ne x fl x fi x fc x L
ise en sevdiğim film de Contact'dır.
2-En sevdiğin yönetmen
çirkindir mirkindir ama Spielberg'dir. bi de burdan Hans'a selam yollamak istiyorum çok güzel film müzikleri yapar kendisi, alnından öpüyorum yavrucuğu.

3-En sevdiğin kitap
disney'in çocuk kitapları vardı, kızgın boğa en sevdiğim kitaptır. hatta şuan aklıma geldi gittim baktım çekmeceye ama bulamadım, annem verdi heralde birine, ya da daha fecisi geri dönüşüme bile yollamış olabilir, ağlamak istiyorum agh!

4-En sevdiğin yazar
yazdığı her şeyi okurum dediğim kimse olmadığı için bu kategoriyi es geçiyorum. hayatımızda hergün yanıbaşımızda olup biteni iki kelimenin yerini değiştirip anlaşılır kılan her yazarı severim. nitekim insan sevgisi çok ben de, seni de severim sevgili blog yazarı :]

5-En sevdiğin ressam
desem ki ismini bilmiyorum :) ama tarzına hayranım, hatta bilen varsa acilen haber verse...

6-En sevdiğin resim

ask me no more'dur. nitekim 2000 parçalık bir puzzle halinde duvarımı da süsler kendisi. yansıttığı çağda yaşadığıma inanırdım küçükken ondan olsa gerek.
7-8-En sevdiğin fotoğraf & sanatçısı
tel-aviv'i görmek istememin yegane nedenidir gilad. sevelim sevdirelim.
gilad - walking on clouds

9-bu da en fotoğraflı, en uzun süren postumdur, hemen gidip ütüleri de en hızlı biçim de bitirmezsem annem beni blog yapabilir! DoGaN'ı mimlerim ben de, bi bilog açıla hemen cevap yazıla! sefkiler::]

12 Ağustos 2009 Çarşamba

çok oluyoruz!

klik klik klik !

10 Ağustos 2009 Pazartesi

gün be gün

bir elinde yarın diğerinde dün
erken ihtiyarlamaktan sanki biraz üzgün
bir çocuk büyümekte günbegün
gizli bir ümide sarılarak biraz küskün

6 Ağustos 2009 Perşembe

LaLa land

aya bir meteor çarpmış,
o meteor çarpıp kaçmak yerine ayın içine kaçmış,
bu da ay dedeyi yörüngeden saptırıp dünyacık'a git gide yaklaştırmış,
bu yakınlaşma sonucu sadece denizler değil benim egom da bi hayli kabarmış olabilir,
o derece :)

5 Ağustos 2009 Çarşamba

kaybettim seni, hükümsüzsün!

aslında bu cümleyi hayatımdan çıkıp gitmiş, "o beni kaybetti" diye düşünen 3. tekil şahıslara atfetmek istiyorum. ben sizi kaybettiysem artık hükümsüzsünüz demek istiyorum ama şu an çok daha mühim bir konu var.
konu şu: biri benim muzumu çaldı! evet çaldı!

takribi 30 cm boyunda, sol sırt tarafında hafif bir yeşilliği bulunan, parlak sarı, beresiz, sapı muntazam koparılmış bir adet çikita muzum, dün istanbul otobüsünde molada çalındı! üstüne üstlük yanında bir paket sütlü un kurabiyem ile birlikte!

sevgili hırsız şimdi sana bir kaç lafım olacak: öncelikle bayağısın, ucuzsun: güzelim çaklıt kuuki'ler dururken gitmiş un kurabiyesi çalmışsın. üstelik aynı çantada beyaz nektarinler de vardı ki kilo fiyatı çikita muzun iki katı! naaabeer ;)

ayrıca ben muzu tek yemem, onun yanına danone süt de almıştım, onu unutmuşsun: safsın, dangalaksın!

1 Ağustos 2009 Cumartesi

life according to: Ortaçgil

Male or female: Kızıma Mektup

Describe yourself: Beni Kategorize Etme

How do you feel: Olmalı mı Olmamalı mı

Describe where you currently live: Nereye Sokağı

If you could go anywhere, where would you go: Deniz Kokusu

Your favorite form of transportation: Ak Kuşlar Kara Kuşlar

Your best friend is: Benimle Oynar mısın

What's the weather like: Sıcak

Favorite time of day: Eylül Akşamı

If your life was a TV show, what would it be called: Bu İş Zor Be Yonca

What is life to you: Küçük Şeyler

Your fear: Kimseye Anlatmadım

What is the best advice you have to give: Yüzünü Dökme Küçük Kız

Thought for the Day: Aşk Nereye Kadar

How I would like to die: Sensiz Olmaz

My soul's present condition: Çoktular Ama Hiç Yoktular

My motto: Bu Su Hiç Durmaz

21 Temmuz 2009 Salı

deneme

reader okuyucularından özür diler,
tasarımla ilgili problemlerimi gidermek için deneme yaparım.
saygılarımla
alice :]

15 Temmuz 2009 Çarşamba

it's all right...

Slow down, you crazy child
you're so ambitious for a juvenile
But then if you're so smart, tell me why are you still so afraid?
Where's the fire, what's the hurry about?
You'd better cool it off before you burn it out
You've got so much to do and only so many hours in a day

But you know that when the truth is told..
That you can get what you want or you can just get old
You're gonna kick off before you even get halfway through...

Slow down,
you're doing fine
You can't be everything you want to be before your time
you've got your passion, you've got your pride
but don't you know that only fools are satisfied?
Dream on, but don't imagine they'll all come true

Slow down, you crazy child
and take the phone off the hook and disappear for awhile
it's all right, you can afford to lose a day or two
When will you realize?...

...nothing waits for you.

15 Haziran 2009 Pazartesi

to do list

efenm geowyns bir todo list yapmış kendine, ben de eksik kalmayım dedim ve geçtim klavye başına...
bu yaz aslında o kadar kısa ki yapılacak işleri nasıl sığdıracağım buncacık zamana hiç bilmiyorum...
*mezuniyet töreni için kıyafet seç.
*mezuniyet sonrası için yüksek lisans bul kendine, ayıp artık.
*arada bi kaç da işe başvur bari.
*teofl'a gir bi zahmet.
*dişini çektir,kistini aldır, bitsin bu çile.
*yüz-gez-toz fit günlerine geri dön.
*yeğenlerini büyüt, kuzenini eğit.
*gmat'den 720 al.
*bi de gre'ye çalışıver.
*arada ehliyetini de alırsan artık iyi olur.
*ispanyolcanı unutma, almancanı ilerlet.
*kitaplarını oku, oku, oku adam ol ya da kadın farketmez :)
*kendine yeni bir dizüstü al, hantal olmasın, fanı da ses yapmasın.
*"gastronot" olacaktın hani sen, hep attın birer birer kenera hayallarini, silkelen kendine gel dön bak yeniden hayallerindeki ufka!
*mersine git, antalyaya git, fethiyeye git, bodruma git, dikiliye git, çeşmeye git, git anam git :)
*tek ders sınavına çalış.
*yeni bir ev bul ve yerleş ve "hoşgeldiniz yeni dünyama" isimli bir post yayınla.
*sen bunları yap, gelsin alnından öpsünler.
şimdi olayı bir adım öteye götürüyor ve yaz kızım ile görkem'i mimliyorum, nedir efenm sizin todo list'iniz yazın görelim, uymadığımız zamanlarda birbirimize "hoop ne hâl" diyelim...hadi bakalım :)

13 Haziran 2009 Cumartesi

we don't say goodbye

evet sevgili alice hanımcılar,
güzel ilimiz izmir'den yaptığımız yayın artık sona eriyor. dünyanın başka bir yerinden yepyeni bir şehirden bildirene kadar, yazarınız alice hanım sizelere iyi akşamlar diliyor efenm başka diyarlardan görüşmek üzere,
esen kalın...

10 Haziran 2009 Çarşamba

şeftali kokan hayatım

hayat dediysem öle çok uzun boylu birşey düşünme, geçen gün çoktan dün olmuşken ve yarının ne getireceğini kimse bilmezken, hayatım sadece içinde bulunduğum andan ibaret. ve o şu an şeftali kokuyor, ben çok severim nektarin kokuları...

burdan dinleyiniz

9 Haziran 2009 Salı

alice hanım artık 2 metre!

darısı başınıza (: ehe

7 Haziran 2009 Pazar

gravity is a factor



para; harcarsın biter.
zaman; tüketirsin, geçip gider.
güzellik; mahvetmeye bir sivilce yeter.
...


geriye okuyup gezip gördüğün, çalışıp öğrendiğin bilgiler kalır beyninin kıvrımlarında. bir de varsa yüreğin ve cesaretin, sevgi kalır geriye sana.
üzgünüm, oturup çalışmam sizi rahatsız ediyor belki bu günlerde ama "this is the way"...
uçarak çalışamam ki!
face the music

4 Haziran 2009 Perşembe

via, veritas, vita*

zaman olgusunun tam da şuan bulunduğum noktasında, yapacağım herhangi bir hatanın dönüşü olmayacağı hissi, nasıl oldu da bu denli beni ele geçirdi inanın ben de bilmiyorum. halbuki bundan önce yaptığım birçok şeyin de dönüşü yoktu belki ben var sanıyordum ama bulamayınca anladım olmadığını. belki kırdığım kalplerin sahipleri için dönüşü olmayan birer andı o son sözler, ya da kafamı çevirip geçerken nehrin karşı kıyısında kaçırdığım güzelliklerin de bir dönüşü yoktu ben hiç farkına varmadım...
yine de bunca zaman hiç bu kadar durup düşünülesi bir noktada hissetmemiştim kendimi. demek mezun olmaya ramak kalmak böyle birşeymiş. 

non scholæ sed vitæ discimus *

 final döneminde sabahladığım günler, kalemi gözüme soktuğumda bile, işte aynen böyle sevimli görünüyor dünya gözüme :)  
çünkü "biz okul için değil, hayat için öğreniriz".

30 Mayıs 2009 Cumartesi

I keep on backing losers

ama onlara kızmamak lazım, 
bazıları loser doğmuş ,
 bazıları da bir yolunu bulup loser olmuş...


27 Mayıs 2009 Çarşamba

yastığımın altında süt dişlerim, seni beklerim düş perisi

...

23 Mayıs 2009 Cumartesi

gente que si

bazen uzlaşmak, bazen zıtlaşmak. tutmak, tutunmak, ya da sadece bırakmak... dinlemek; gözlerini kapatıp tüm varlığınla, ya da gözlerinin ucuyla baktığın adımlarda tıkırtılarla... yazmak: her biri benzersiz apayrı hikayeler, bazen bakışlarla, bazen tutuşlarla, bazen de susuşlarla... anlatmak: kelimelerin öksüz kaldığı zamanlarda konuşarak, ama en çok da o anlarda susarak...

cosmopolitans


yok yok dergi ismi değil bu. benim bu, ya da bendim.
yani ben demedim, wikipedia dedi :)
"Some people manage to adapt the aspects of the host culture they see as positive, while keeping some of their own and creating their unique blend. They have no major problems returning home or relocating elsewhere. Approx. 30% of expatriates are these so-called Cosmopolitans."

yedigün

ama ben mezun olacak yaşta değilim ki sevgili geowyns'im, 
daha benim yeterince topuklu ayakkabım bile yok...
~*!*~
*sinem bana mezuniyet yazısı yazmış, beni benden almış

20 Mayıs 2009 Çarşamba

twitter me baby

nerdeeen nereye diyesim geliyor sevgili alice hanım'cılar :) 
daha bu senenin başıydı, msn üzeri edebi mesajlaşmalar yapardık, ne muhabbetler dönerdi de "e sen bunları yazsana" derdiniz. (dikkatinizi çekerim o zamanlar msn filan kullanıyormuşum gtalk'a terfi edememişim henüz, gençlik işte :)
gel vakit git vakit, ben de gaza geldim tabi bir gün ve açtım bi "bilok". uzuunca bi süre dots filan kullandım, bilenler bilir isyan ettirenen kadar :) sonra o noktalar beni de pek bi sıktı ve bu renklere bürüdüm alice hanım'ı.
elini verip kolunu kaptırma hesabı oldu benimkisi, bi daha da vazgeçemedim bu dijital ortam sevimli böceği halimden vee... bu sefer de twitter alemlerine girdim! amaan bundan bize ne derseniz, yorum bırakabilirsiniz, nitekim yoktum buralarda özledim hepinizi :)

the girl who touches the sky

tam olarak nasıl oldu hatırlamıyorum ama, bu haftasonu baytar kardeşimle, izmir kazan biz kepçe dolaşırken, muhtemelen de tam da vapurda sefa sürerken, vahiy oldu bana bu his. elimi uzatsam o ulaşılamaz gökyüzüne değebilirmişim gibi geldi. uzattım elimi, kimine göre boşluğa bana göre gökyüzü'ne: ve değdim! elime biraz mavi renk bulaştı, biraz da parlak beyaz, çok sevdim bunu ama kimselere belli etmedim. ne gerek var sonra onlar da gökyüzüne dokunmaya kalkarlar, renklerini karıştırır olmadık yerleri maviyle beyaza boyarlar... 

13 Mayıs 2009 Çarşamba

yalan dolan

geo dergisinin hangi aydan kalma olduğunu bilmediğim, diş sağlığı merkezinin bekleme salonundaki sayısında (höh ne açıklama ama:) okuduğuma göre, biz insanoğlunun her 8 dk'da bir söylemekten çekinmediği yalanlar zekayı geliştiriyormuş! entrikayı kuran da, onu çözmek için kafa yoran da beyninin kıvrımlarına kıvrım katıyormuş. kesinlikle katılıyorum, bir yalanı yaratmak , onu kurgulamak, onun sonuçlarını örtpas etmek için yeni yalanlar yaratmak gerçekten de fazlaca mesai gerektiren şeyler, ciddi tecrübe ve profesyonellik istiyor. sırf bu yüzden ben bu kadar fazla doğru söylüyorum, çünkü kolayıma geliyor, ha bu arada zekâm nasıl mı gelişiyor, tabii ki diğerlerinin yalanlarının üstünde csi'cılık oynarken... 
ne demişler aptal dostların olacağına, zekisinden bi tane düşmanın olsun ;) 

11 Mayıs 2009 Pazartesi

ben YAY!dım, peki sen?


çünkü 
bu 
altı 
kaynayan 
suyun 
içindeki 
kurbağalara 
birinin 
gidişatın 
pek de 
iç açıcı 
olmadığını 
hatırlatması 
gerekiyordu.

bugünleri unutma!

çünkü gün gelecek herşey eskiyecek, hafızalardan inci taneleri birer birer dökülecek, gözlerin önünden suretler silinecek. artık baharın esen rüzgarları burnuna o manîdar kokuları getirmeyecek.

gün gelecek hepsi geçecek. gün gelecek herşey bitecek. gün gelcek en büyük acılara gülünüp geçilecek, gün gelecek gülüp eğlendiğin şeyler acı verecek, özletecek, hüzünlendirecek. 

bugünleri unutma, çünkü  sen çok değerlisin.
bugünleri unutma, çünkü çok sevilmektesin.
ve bugünleri unutma çünkü hayattasın, sevdiklerinlesin ve hâlâ "sen"sin...


6 Mayıs 2009 Çarşamba

grieving lady

...elindeki ters hayat meşalesi ölümü, başını dayadığı çiçek haresiyse ölümden sonra yaşamı simgeliyor.
meşale kocasının ölümü üzerine, çiçek haresiyse ölümden sonra kadın kocasını beklerken başı yorulmasın diye...
western cemetary, highgate, london
her yurda girişimde bakarım resepsiyona bana birşey var mı diye. kimse birşey gönderdiğinden değil de hep bakarım işte, beklerim birileri beni hatırlasa da, bana iki satır birşey gönderse diye... hep farklı isimler yazar zarfların üstünde. çevreci olduğum için fatura bile gelmez bana hepsi e-postamda..
bugün yine baktım, beklediğimden değil ama alışkanlık olduğundan belki de, gördüm, bir daha baktım.. evet evet benim ismim o zarfın üstündeki, bana gelmiş, biri beni geçirip gönlünden iki kelâm etmiş yazmış göndermiş...

yüreğine sağlık my cosy friend...

bahar geldi alice hanım'a!

dışarıdaki diş titreten soğuklara inat,
benim içim pek bir rahat,
bahar geldi gönlüme az önce yapılan soundcheck ile birlikte,
mezun oluyorum ve bir çağa veda ediyorum ben bugünlerde,
girdim o dönüşü olmayan yola,
bilmeden nereye gittiğini ve görmeden sonundaki sevecen ahaliyi.

resmî olarak bahar şenlikleri başlamıştır gönlümüzünün, blogumuzun ve de okulumuzun... o zaman ey genç sen ne durursun olduğun yerde, baharın cıvıltıları heryerde gel hadi sen de eğlen çoş benimle birlikte! :)

banner nassı olmuş ama::)

birarada

en çok güneşin ilk doğduğu anları seviyordu. 
çünkü bir tek o zaman üstüne gelen şeye, ki bunlar güneşin ilk ışıklarıydı, gözünü kırpmadan dimdik bakabiliyordu.
hava henüz ne çok sıcak ne de gürültülere boğulmuş değildi, sakindi. düşündü neden ben 2 taneyim de diğerleri tek diye, önceleri üzüldü herkes özel bir ben mi benzersiz değilim diye. sonra sonra farketti asıl özel olanın kendisi olduğunu diğer herkes alakasızca biraradayken, benzemez, ortak yönlerini bilmezken, o hiç bir zaman yanlız olmadığını farketti, hep onunla beraberdi.
sonraları anlayacaklardı bu alakasız birlikteliğin köklerinin nereden geldiğini ve hayatlarının aslında nasılda birden değiştiğini...

1 Mayıs 2009 Cuma

all else is hollow

alice hanım bilim olimpiyatları sorusu:
her 5ml'de (1 ölçek) 700mg ektresi varsa,  1 şişede ne kadar ne vardır?