29 Nisan 2010 Perşembe

film izler gibi yaşamak hayatı

Öyle bir hayatım var ki, uyuduğum uykuyu uyuduğuma, uyanıp da gözlerimi açtığımda inanamıyorum uzuncadır. Filmdeki* adamın pencereden sızan ışıkla, ama o güzel pussuz ışıkla, uyanışına iç çekerek imreniyorum. Karanlığa ve soğuğa, "daha şimdi yatmıştım uyudum mu ben ya" hissiyle uyanmak, hazırlanmak ve yanında ekstra ayakkabılarla çıkmak, işte bu benim yaptığım her sabah.
Bazen durup düşünüyor kızıyor sonra tekrar dalıyorum uykuma kamyon kasasında gidiyorum hissi veren shuttle'ın zor kapılmış ön sırasında... ve akşamları sadece gelmek ve hiçbirşey yapmadan uyuyacak olmak o kadar da koymuyor artık, kabulleniyor insan zamanla, alışıyor, her diğer şeyde olduğu gibi...

21 Nisan 2010 Çarşamba

feliz cumple!


alice, avon, pembe krampon, kettle, ütü, etliekmek, kenya, eyeliner, viyana, bülent ortaçgil, konser uykusu, bilog, kızlarağası, mükellef yer sofrası, moleskine LA, agora, bö, mumümmü, español, cesur yeni dünya, saw-adb qx9496...

geowyns & yazkızım

20 Nisan 2010 Salı

dünya genişleticiler*

Bazı insanlar ve olaylar var ki, büyük sandığım küçük dünyamın kapalı bir kutu olduğunu, dışarıdan bakan gözleriyle ve bunu anlatan sözleriyle pek güzel hatırlatıyor, dünyamı genişletiyor, ruhumu ferahlatıyorlar.

O insanlar, boşvermişliğim en derinlerinde dolanırken ben, öyle bir hızla geçiyorlar ki hayatımdan, sayelerinde ben de rüzgarlarına kapılıp yeni ufuklara yelken açıyorum.
*teşekkürler tusubasa.

15 Nisan 2010 Perşembe

jungle tango

Her kim ki, Türkiye'de ışıksız yaya geçidine adım atar, ölmeyi göze almıştır. her kim ki, tali yoldan gelenin beklemesi gerektiğini düşünür büyük yanılgıdadır. Türkiye'de insanlar metro istasyonlarında ısrarla yürüyen merdivenin solunu işgal eder, köprüde makas yapar ve kaldırımlara parkeder. Bütün bunlar tabii ki yeni ve şaşırtıcı şeyler değil ama tüm bu "jungle" durumunun istanbulun en derinlerine kadar işleyip dans salonlarına kadar uzandığını görmek üzücü.

sevgili beyler,
(farkındaysanız) bayanlar yüzünü size dönmüş, görmedikleri bir yöne, geriye doğru, sivri topuklarıyla uzun adımlar atmaktadır, eğer siz salon akışına uymaz, partnerinizin arkasını kollamaz, bi de utanmadan arkandakinin ayağına bastın tribi yaparsanız, olmazsınız.
üzgünüm.

8 Nisan 2010 Perşembe

there is something on my mind*

bir nakarat... ne olduğunu, nereden geldiğini, ne zamandan kaldığını bulamadığım... tek hatırladığım "when i" ile başladığı.
dedim bilse bilse bizim b.ö.ler(bkz1*2*) bilir... onlara tanıdık gelmedi şarkı ama bana bileni nerede bulacağımı söylediler ve sanal medyanın ne kadar güçlü ve vazgeçilemez olduğunu bir kez daha hatırlattılar.
teşekkürler ekşiduyuru!