31 Aralık 2008 Çarşamba

için güzel olsun


gece yarısı kız muhabbetlerimiz malum; ne kadar değiştik neydik ne olduk, aldığımız veya verdiğimiz kilolar yakıştı mı, kim güzel, güzellik ne vesaire.
ve ben son sözü söyledim yeşim koptu:
"ben bunu bilir bunu sölerim: en önce için güzel olacak, onun için victoria's secret giyiceksin"
 :))) 

30 Aralık 2008 Salı

çığlık atmak istiyorum

ah şimdiki kafam bilmem ne kadar zaman önce olsaydı demedim hiç, demem de. 
her dönemdeki kafam o döneme göre gayet yeterliydi, gayet büyük düşündü iyi işler başardı.
ben sadece etrafımda örnek alabileceğim, bırak beni yarım kadar adamlar olsaydı isyanındayım.
rekabetçi olabilirim ama etrafımda benim mânâlı bir yarış içinde olmamı sağlayacak örnekler yoksa upper limit değilse kimse, bence herşey boş. sadece standartları yükseltip ortamı kasacak adamlar istiyorum, bana örnek olsunlar, yarım kadar yeter...
not:
kimse üstüne alınmasın, yarası olan bile gocunmasın,y azıyorum çünkü içimde kalırsa taşlaşacak boğazıma oturucak, gözlerimi yakacak. muhtemelen birazdan silerim.

27 Aralık 2008 Cumartesi

ahirim sensin

cahildim dunyanin rengine kandim
00:35 hayale aldandim bosuna yandim
  seni ilelebet benimsin sandim
  olurum sevdigim zehirim sensin
  evvelim sen oldun ahirim sensin
 ben: aaah aşık olicaksın eşekler gibi seviceksin, sonra özleyip özleyip hatta severek ayrılıp bu şarkıları dinleyip anıra anıra alicaksın, off o his bile süper olur ha...
 Gorkem: CAHILDIM DUNYANIIIIIIIIIIN RENGINE KAAANNNDIIIIM
00:36 ahahahaha mazosist seni
  evet malesef hayatin tek esprisi bu
  kazanip kazanip kaybediceksin
  sonra bidaha kazanicaksin
  ki bi daha kaybedebilesin
  aaah ah

26 Aralık 2008 Cuma

starismur


bakar durur gtalk
bakar durur gmail, facebook
bakar durur gorkem
esra yok
esra nerde ki?
esra yok.

pozisyon izmir
ofset asansor
korfez kapkara bir col
kirmizilar maviler karsida
izmire apacik sirtini donmus kare masa
masada bardak, bardakda raki
izgara cipura hafif kararmis disi
kamera don, sandalye bos
kamera don, sandalye bos
kamera don, sandalye bos
kamera don, esra!
gozlere odaklan, gozler uzakta.
gozlere odaklan, alis.
karsi yakanin isiklari
izmir esranin gozlerinde, alis.

pozisyon izmir
ofset korfezin ortasi
karanligin ortasinda bir kararti
bir balikci kayigi tas catlasa dort metre -ki catlamaz-
eski bir kot ustunde kirli bir mont
basinda orgu bere
bir elinde olta -ki ucunda yem yok-
bir elinde bir kirmizi
kamera don, kayik bos
kamera don, gorkem.
gozlere odaklan, ozler uzakta.
gozlere odaklan, alis.

bakar durur izmir, esra yok
bakar durur izmir, gorkem yok
 

23 Aralık 2008 Salı

bir milonga, kontrolsüz gülümseme ve eski bir yazı


bizi tangoya başlatan şey ne oldu?
aslında bunun aşkın vücutsuzlaştırılmış hali olduğunu düşünürsek...
hangi kalp kırıklığı bizi bu noktaya getirdi.
neden bu aşka düştük biz acaba...
ve belki de yaşatamadığımızı yaşatmak, yaşayamadığımızı yaşamak için seçtik bu yolu
tanımadığımız kollarda aradık aşkı artık, ama kirli gecelerde değil
daha temiz yollarda, belki de milongalarda...

19 Aralık 2008 Cuma

sabahlara kadar içsek sevişsek

ne sen işe gitsen, ne ben ayılsam
derin bir uykunun dibine düşsek
içim ürperiyor ya sen hiç yoksan... 

nerdesin firuze, ya evde yoksan covered by esra 

9 Aralık 2008 Salı

sidereal time of insignificance

ah elimde olsadı keşke..
önce çekmecemi açar kutunun içinden mavi kaplı altın baskılı sevimli defterimi alır direk narlıdere karakolunun yolunu tutardım. 2inci kata çıkar 5 senelik der başlardım beklemeye...
dönüşte direk bilgisayarımn başına oturur rezervasonlarımı yaptırır, kendimi de bir güzel sigortalattıktan sonra gider termalin yanına çalardım kapıyı..
ben geldim işte pasaport, işte evrak hadi verin vizemi de gideyim artık derdim ve gelirdim arkama bakmadan...

6 Aralık 2008 Cumartesi

not

"sana simdi guzel bisey vermek istiyorum
ama su an yanimda guzel bisey yok
fakat not ediyorum
sen de not al
sana guzel bisey borcum var"

4 Aralık 2008 Perşembe

chill'in'

valizler toplanırken bir kez daha kısa ve de uzun bir seyahate çıkarken, her zamanki gibi herşeyi tek tek elden geçirdim, valizimle beraber kafamdaki uçuşan parçaları tek tek yerleştirdim;
büyümekten midir, değişmek midir anlayamadan...
şu sıralar; ki bu sıralar pek de kısa bir süreç değil; artık o eski çok sevdiğim, ezbere bildiğim, çalarken içinden kendim geçtiğim, notaları çalan her teli,eli,dili zihnimdeki üçboyutlu gösteriden tek tek seçtiğim müziklerim pek de haz vermiyor bana, başımı ağrıtıyor ve sanki ayrıca canım R51'imi yavaşlatıyor hayatıma sekte vuruyor gibi geliyor bana...