11 Ocak 2009 Pazar

Gustav Klimt ile Schopenhauer


bir mart günüydü, soğuk, güneşli, mavi göklü, beyaz köpüksü bulutlu; mutlu... Belvedere'deydim.
Klimt de oradaydı, hemde en can alıcı parçasıyla, ben sarayın kapısından onun orada olduğunu dâhi bilmeden çıktım.  bir ocak günü, remzi kitap evi, tatlı bir satış danışmanı 5 senedir remzideymiş, kitaplar ne güzel, şu ajandaların şöylesini de yapsalar keşke a evet ne kadar kullanışlı olurdu değil mi diyalogları, iyi akşamlar dileyip kapıdan çıkmak üzereyken sergide gördüğüm devasa swarovski kitabını açtığımda karşıma ilk çıkan sayfa, yine orada karşımda "Der Kuss",üstelik de danışman kız hastasıymış. 

okuduğum bir blog, okuduğum bir kitap, internette dolaştığım ideefixe yorumlarındaki alıntılar. hep aklıma çok yatkın gelen sözler, böyle bir cümle benim ağzımdan da çıkabilirdi yakınlığıyla sözün sahibine baktığımda karşıma çıkan isim: Schopenhauer. yani nasıl oldu da bunca zaman ben bu adamla tanışmadım hâlâ anlamış değilim. neyseki aşkın metafiziği tanıştırdı bizi, bakalım sıradaki hangi kitaplar yakınlaştıracak..

0 müthiş fikr-i beyanda bulunulmuş: