23 Mayıs 2010 Pazar

how to become

Mesela küçükken öncelikle erkek sonra da futbolcu olmak istiyordum! Benim mahallemde çamurdan çömlek, annesinin artık kumaşlarından barbilerine etek yapacak; ipi ayak bileğinden koltukaltına kadar kademe kademe yükseltip, "al bu birleer, bu beşler, bu da altılar" diye ip sekecek kız çocuğu yoktu, ben ne yapayım. Onun yerine el öptürmece, yakan top, yedi kremit oynayacak bilimum erkek çocuu vardı ben de onlarla takıldım.
En büyük hayalim gol atıp dizleri üstünde, kaleye 30 derece açı yapacak şekilde açık tribün taraftarına doğru, eller havada yumruk, kayarak sevinç gösterisi yapmaktı. Muhtemelen bir japon çizgifilinden kalma olan o sahne hâlâ gözümün önüne gelir.

Şimdi de mesela bilimum eğlence sektörü işinde çalışmak istiyorum. Sound-check'ci olsam, ya da şöle büyük bi gece klubüne bartender olsam, hiç değilse gurme yorumcular geldiğinde strese giren fransız restoranı şefi olsam, wagamama'da servis elemanı olsam, da olsam... Ha bi de dijiy olmak isterdim, ama bence de: "yok artık lebron james!"

Şimdi çikolata atölyesine gidiyorum, ne de olsa sabancı baharı ;) Şarkı şirketten, afiyet olsun!


19 Mayıs 2010 Çarşamba

bu ne ileri görüşlülüktür böyle!

Bence ingilizceyi yeni öğrenen çocuklara "home" ile "house" farkını kimse yeterince açıklamıyor. Misal ben, eğer evin amerikada ve müstakilse adı "house" olur, yok değil başka bi 3. dünya ülkesindeysen ve ingilizceyi yabancı bi dil olarak öğrenen apartman mahkumuysam "home" olur sanıyordum. Sonra da ikileme düşüyordum, peki neden filmlerdeki bahçeli evlerin kapısında "home, home sweet home" yazıyor diye.

Çocukluğumun kabusu olmuş bu durum şimdi farklı bir şekilde içimi hacimsel değişimlere mağruz bırakmakta (bkz:daralmak). Nitekim "home" diyiciğim "sweet" bi kat'ım olur mu, tavan arasına da razıyım hani ama kot altı giriş olmasın derdine düştüm; hem de daha henüz nerede, ne zaman ve hangi hallerde yaşayacağımı bilmeden, üstelik önümüzdeki iki ayın oda ücretini de yurda çoktaan ödemiş olmama ve okulumun da bitmemesine rağmen :)

Yine de mümkünse şöle bol camlı bi ev rica ediyorum karma'dan.

13 Mayıs 2010 Perşembe

once

insan kendini anlatan şarkıları pek sık bulamaz, buldu mu da kolay kolay bırakamaz. ninni niyetine gelsin kulaklarımızın pası silinsin.