bazen.
bazen.
bazen o kadar sinirleniyorum ki yazmamak için bile zor tutuyorum kendimi, yani olası konuşmam kadar ağır bi dille yazıyorum çünkü.
-keskin sirke küpüne zarar.
-eyvallah.
durum şu
üniversitemin b*ku çıktı
neydik ne olduk ya
kuş yuvasında butik universiteden, tek binada 7000kişilik dev kadro konumuna geçtik. iyi mi oldu? hayır hem de hiç! o fazladan gelen bilmem kaçyüz öğrencinin bana bi faydası var mı? hiiiiç zannetmiyorum. onun yerine ne yaptılar?
benim okulumun dans salonlarını alıp derslik yaptılar, ben şimdi naylon zemin üstünde penceresinde camı olmayan bir klubede dans ediyorum okula 15dk mesafede...
benim yurdumun etüt odalarını alıp stüdyo yaptılar ben şimdi sessiz bir ortama hasret ders çalışamıyorum, dikkatimi toplayamıyorum.
benim etüt odalarımı aldılar, okulumu akşam saat 11'de kapattılar kısaca bana b*k işin mi var çalışma sen, gelişme dediler...
kütüphaneme büyük masalar koydular, gitti o sükut, yerini iyi çizmekten başka hiçbir vasfı olmayan so called "designer"ların gürültüsü aldı.
bazen o çok sevdiğim "farklılıklar"a tahammül edemediğimi farkediyorum ve üzülüyorum...
ve sessizliği özlüyorum huzur içinde kitap okuyabileceğim; bi de tenhalığı özlüyorum etrafımda hemen yanıbaşımda birsürü alakasız insan olmadan rahatça ve sakince bi çay içebildiğim...
bazen.
içimde daha fazla tutmuyorum, yazıyorum ve rahatlıyorum.. oh be:)