27 Ocak 2009 Salı

nerdesin alice?

buralardayım yaşıyorum, finaller, malum; bir to-do list var şu an zihnimde: muazzam.
değişmeyen tek şey değişimin kendisi olacak önümüzdeki hafta. bir tomar yazı, yeni bir dizayn, yeni bir blogla karşızda olacak alice hanım..

Hep Küçük Şeyler Bizi Usandıran 
Küçük Şeyler Bizi Utandıran 
Hep Küçük Şeyler Küçük Şeyler Bizi Yarıştıran 
Küçük Şeyler Bizi Uzlaştıran 
Küçük Şeyler Hepsi de Küçücük Şeyler 
Bizi Yönlendiren, Sevindiren, Düşündüren 

Hep Kısa Anlar, Mutluluklar 
Hayal Görür Uzun Sananlar 
Hep Kısa Anlar Karar Verdiğimiz 
Sonra Günler Boyu Neden Diye Düşündüğümüz 
Kısa Anlar Hepsi de Kısacık Anlar 
Bizi Yönlendiren, Sevindiren, Düşündüren 

Hep Büyük Düşler, Büyük Düşler Peşinde Koştuğumuz 
Sonra Nerdeyiz Diye İçinde Kaybolduğumuz 
Hep Büyük Düşler Elimle Tutamadığım 
Hiç Görmediğim, Yaşamadığım 
Büyük Düşler Hepsi de Küçücük Şeyler 
Bizi Yönlendiren, Sevindiren, Düşündüren 

Hep Küçük Şeyler Bizi Savaştıran 
Küçük Şeyler Bizi Barıştıran 
Hep Küçük Şeyler Seni Sevdiğim 
Küçük Şeyler Seni Üzdüğüm 
Küçük Şeyler Hepsi Minicik Şeyler 
Bizi Yönlendiren, Sevindiren, Düşündüren 

20 Ocak 2009 Salı

"Richard Of York Gave Battle In Vain"

mnemonic: Red, Orange, Yellow, Green, Blue, Indigo, Violet
Geçenlerde tam da gastronomi üzerine yüksek yapmayı düşünürken doldurduğum career-path testi sonuçlarından önce, ilgi alanlarımı soran on yüz bin milyon tane kutucuk çıktı ekrana; business, health, tech, money, finance, estates etc. gibi gayet klasik; ama ilgimi çeken birtane vardı ki saatin çok geç olduğu  ve artık uyumam gerektiği fikrini uyandırdı bende.. "rainbows"..
henüz olayın altındaki mantığı çözmüş değilim, ama şimdi de heryerde karşıma çıkmaya başlayan bu gökkuşağı fikrini çok sevdim: ne de olsa, gökkuşağı gibi olan hayatıma binbirinci rengi katar sevdiklerim.

18 Ocak 2009 Pazar

şimdi burhan olsa şurda, beraber ders çalışsak

evet şimdi burhan olsa 703'de otursak beraber ders çalışsak, beraber saçmalasak, iğrenç espiriler sıçsak ortaya, sandalyeden düşenen kadar gülsek ya da o normal davransa ben gülsem... 
benim için gelsin: I work all nite, I work all day, ain't it sad :]
 

11 Ocak 2009 Pazar

Gustav Klimt ile Schopenhauer


bir mart günüydü, soğuk, güneşli, mavi göklü, beyaz köpüksü bulutlu; mutlu... Belvedere'deydim.
Klimt de oradaydı, hemde en can alıcı parçasıyla, ben sarayın kapısından onun orada olduğunu dâhi bilmeden çıktım.  bir ocak günü, remzi kitap evi, tatlı bir satış danışmanı 5 senedir remzideymiş, kitaplar ne güzel, şu ajandaların şöylesini de yapsalar keşke a evet ne kadar kullanışlı olurdu değil mi diyalogları, iyi akşamlar dileyip kapıdan çıkmak üzereyken sergide gördüğüm devasa swarovski kitabını açtığımda karşıma ilk çıkan sayfa, yine orada karşımda "Der Kuss",üstelik de danışman kız hastasıymış. 

okuduğum bir blog, okuduğum bir kitap, internette dolaştığım ideefixe yorumlarındaki alıntılar. hep aklıma çok yatkın gelen sözler, böyle bir cümle benim ağzımdan da çıkabilirdi yakınlığıyla sözün sahibine baktığımda karşıma çıkan isim: Schopenhauer. yani nasıl oldu da bunca zaman ben bu adamla tanışmadım hâlâ anlamış değilim. neyseki aşkın metafiziği tanıştırdı bizi, bakalım sıradaki hangi kitaplar yakınlaştıracak..

8 Ocak 2009 Perşembe

teşekkürler tanrım

sian evans (kosheen)
liesje sadonius (hooverphonic)
leigh nash (fauxliage-delerium)
chemda (conjure one)
sinead o'connor
kristy hawkshaw...
ve şu an aklıma gelmeyen daha birçoğunu yarattığın için!
 teşekkürler tanrım:)
ps: i love you